KÜÇÜKKEN SÖYLERLERDİ DE İNANMAZDIM

                              KÜÇÜKKEN SÖYLERLERDİ DE İNANMAZDIM

Kaç yaşındasınız? Ben dünyada 17.yüzyıldayım. Soranlara doğum günüm 9 Aralık. Bundan on yıllar değil belki ama 8-9 yıl öncesini düşünüyorum da farklı bir hayatım varmış benim, düşündükçe beni gülümseten…Sizin de öyle değil mi?

Anımsıyorum… Yeryüzünde karşılaşabileceğim en zor şeyin yazı ödevleri olduğunu zannederdim. Eğer cumadan ödevimi bitirmişsem dünyanın en rahat insanı bendim. İstediğim kadar oyun oynayabilir, çizgi film izleyebilirdim.”Sevdiğim çizgi filmler” diye başlayan cümleler tuhaf gelirdi bana. Sevilmeyen çizgi film olur mu hiç? Yeni fark ettim o zamanlar bile favorilerimin olduğunu ”Scooby  Doo” ya bayılırdım. Suçlunu kim olduğu üzerine az tartışmadım,az iddiaya girmedim ,az dondurma yemedim hani.Bir de “Tazmanya Canavarı” vardı izlerken kahkaha attığım.Sadistlikten değil de çizgi film kahramanları böyle  uçurumdan düştükçe,kafalarına balyoz indikçe,yerde yuvarlandıkça ben keyif alırdım.Başka neler vardı? Silvester ve Tweety,Şirinler,Tom ve Jerry,Tsubasa,Jetgiller,Taş Devri,Buggs Buny,Dufy Duck ,Ironman,Cedric(Ben 7 yaşındayken de 17 yaşındayken de 8 yaşında olan)…

8-9 yaşlarındayken televizyon başında uzun süre oturmak marifet değildi bizim oralarda. Tombikte kaç dalya yaptığına,seksekte çizgiye basıp basmamana,saklambaçta ne  kadar uzun süre saklanabildiğine göre verilirdi puanın.Övünmek gibi olmasın iyi oyuncuyumdur.Hiçbir zaman hızlı koşamadım ama iyi saklanırım.Oyun saatlerimiz bellidir bizim.Cuma,cumartesi ve pazar akşam ezanıyla birlikte başlayıp zifiri karanlığa kadardır saklambacın vakti. Ben her saklambaçta hırka giyerdim. Üşüdüğümden değil çanak çömlek patlasın diye değişirdik kıyafetleri.Ne e olsan oyun sırası açlığın, susuzluğun, üşümenin hissedilmediği zaman dilimidir.

Öğle saatleri ip atlama zamanımızdı. Değişik şekillere girerken her birimiz  güler, eğlenir, sinirlenir, mızıkçılık yapar hatta ağlardık. Kız çocuklarının huyudur zaten istediğini elde edemeyince oturup ağlamak. Ama hepsini birlikte yapardık işte önemli nokta oydu. Oyun oynarken dalıp giderdik,  hayal dünyamız genişti.Her birimiz farklı mesleklerde olurduk. Benim genelde kafem olurdu. Çok geniş çay takımlarım,ocaklarım,tencerelerim,tavalarım vardı.Saçma ya da değil menüler uydururdum.Taşlardan büyüklüğüne göre para yapardık. Her şeye de kolaylıkla inanırdık. Gecenin bir yarası dışarıda bir tahtaya harfler yazıp ortaya bir taş koyup sonra da el ele tutuşup az cin çağırmadık,az korkunç hikaye anlatmadık.Neyse ki hiç gelmedi.

Çok arkadaşım, dostum vardı.Böyle en kalitelilerinden çocuklar pek bilmezdi ne de olsa arkadan iş çevirmeyi,dedikoduyu…Siz sizinkileri hatırlayabiliyor musunuz?Benim aklımda yer edenler:Arda,Gürkan,Seda Nur,Hatice Mine,Eda,Cennet,Habibe,Gözde,Esra Abla…  Peki şimdi kaçıyla görüşüyorum? Bir bilemedin ikisiyle. Oysa biz birbirimizi çok iyi tanımaz mıydık? Çok sevmez miydik?( Evet belki herkes birbirini çok sevmezdi)Ama koptuk. Akıbetlerini bilmiyorum. Acaba beni hatırlıyorlar mıdır?

Çocukluk insanın en cesur olduğu dönemdir. Hadi sıkıyorsa o zaman yaptıklarımı şimdi yapayım.3-4 metrelik duvarların üstünde yürümek kolay değil şimdi.”Cin “bile diyemiyorum artık “Üç Harfli” o “Üç Harfli”.Gece  yarısı dışarı çıkmak mı?Yok daha neler!O zaman en sinir bozucu şey oyunu en tatlı yerinde annenin seni ekmek almaya göndermesidir.Şimdi ise her şey sinir bozucu.”Gelecekte ne olacağım,pişman olacak mıyım? ,ne kadar para kazanacağım…”diye başlayıp devam eden kaygılarım var benim. Bir çocuğun en büyük kaygısı ne olabilir ki? Ya oyun bitmeden babam beni eve çağırırsa!

Velhasıl kelam küçükken söylerdi de inanmazdım insan en çok çocukluğunu özlermiş.

 

          Naciye Betül BARUT  ANKARA/EKİM/2012

(NOT: Saydığım çizgi filmleri hala izliyorum.:)