SADECE BİR PARÇA

      Her şey anlamlı değildir ki herkesin düşündüğü gibi. Kimi zaman her anlama gelmek onları anlamsız yapar, kimi zaman anlamlandıramamak…

      Belirli bir yerde olması gerekmiyor nesnelerin, rüyaların belirsiz zamanlılığı gibi. Belirli bir mekanı da yoktur bazen rüyaların, gökyüzünde bulutlara uçmak gibi. Belirli bir rengi yoktur bazen hiçbir şeyin, boyanmaktan korktuğu için. Korunmamak için belki de, öğrenmek için. Belirli sesler de yoktur çoğu zaman, anlayamayız hisleri, anlayamayız söylenenleri. Hisler de söylenenlerde değildir aslında; ruhta gizlenir, sakladığı sarayında beklenir.

      İşte bu yüzden, belirli bir anlamı yoktur bazı şeylerin. Durup dururken ağlar ya da güler insan, öyle görünmese de… Kapılarını kapatır belki, dört duvar üzerine gelse de… Derinlerde hep bir anlamsızlık yatar.

      Sevgi herkese göre aynı mıdır, tam tarifi var mıdır aşkın, gözler gerçekten görür mü gerçekleri  ya da düşüncelerimizin de düşünülmeye ihtiyacı yok mudur? En anlaşılmazı da; mutluluk nedir ki hep bir nedeni olmak zorunda? Neden hep bir sebep ister ki mutluluk? Sebebini bilmesi mi gerekir insanın mutlu olması için? Kandırılmaktan mı korkar kendisi tarafından? Ve bazı sorular neden hep cevapsız kalır? Anlamsızlıktan mı, anlamlandıramamaktan mı ya da hiçbir anlamı ona yakıştıramamaktan mı?

      Anlam , ya da anlamsızlık derin bir çukur galiba battıkça batıran içine… Her şeyde var sanki, hiçbir şeyde olmadığı gibi…

      Her şeyde bir parça anlamsızlık varsa eğer,  anlamda da var mıdır bu anlamsızlık? Her şeyde bir parça anlamsızlık varsa eğer, nereden geliyor bu hayattaki anlamlılık?

     Elif ÖZDEMİR    Ekim/2013/2013