Begonya…

Bir iç çekişte bütün dertlerini söylemek gibi,

Bir tebessümden bedenine sığamamak gibi,

Şükretmeye dilini yetirememek gibi,

Bütün bulutları kucaklamak ister gibi,

Sıcak bir günün orucunda içilen suyun ilk damlası gibi,

Çok özlediğin birini ilk görüşün gibi,

Bütün düşüncelerin boğazına yüklenmiş gibi,

Gözleri kaçırmak gibi,

Renkleri betimleyememek gibi,

O dilimizin ucunda olan kelime gibi,

Bir çiçeği kopartmakla kopartmamak arasında kalmak gibi,

Çocukken oynadığımız oyunlar gibi,

İyi bir insanı tanımış olmak gibi,

Alnını secdeden kaldıramamak gibi,

Bekleyeni beklemek gibi,

Ölümle hayata tutunmak gibi,

Konuşmadan anlaşmak gibi,

Deniz kenarları gibi,

Kelimelerin kifayetsizliği gibi cümleleri vardır insanoğlunun ve her biri bir cümledir bu saydıklarımın, hani şu sonuna nokta konulanlarından.

Söylenir ya da söylenmez, yazılır ya da yazılmaz ama bilinir her biri.

Görünüşte yalnız bir cümle de olsa saklıdır her birinde kendisi.

İnsanoğlu işte, anlatamaz ki derdini. Kelimeler, bir bakış ya da bir susuş yetmez ki.

Ben de bir yazı yazmak istemiştim anlatamamakla ilgili.

Ben anlatamadım, ama eminim ki herkes anladı.

Gökyüzünde güneşi bulmak gibi.

 

   Bin aynıdan bir farklı bilmeden olur muymuş?

Ellerini bağlasan da sevmeden durur muymuş?

Gelecekle geçmişini düşününce kurur muymuş?

Oltaya takılsa da her bir damla gibi

Nehre vardığında görse de isimleri

Yakınında dokunmadan, uzağında bırakmadan

Aynı hayatını tekrar bulur muymuş?

Elif ÖZDEMİR  Mart/2014 Ankara