Bir çocuk çığlığıdır, şimdi gözümde hayat,
Boğazımda ki düğümdür,
Sırların sırrına eriştiğim gündür,
Gözyaşıma olan hükmümdür,
İçimde ki çığlığımı söndürdüğümdür,
Suskunluğumun içine dönüşümdür,
Susmam sonra durmam ve sonra;
Çocukluk sandığıma kilit vurmamdır ömrüm.
Hatıra defterimi okumam özlem duymamdır bir müddet.
Kelimelerin arkasına saklanışım aslında;
Yeni başlayacak bir hikayeye sarılışımdır.
Hiç bitmeyecek olan çocukluk şarkımdır.
İnsanlara hayretle bakışımdır.
Suretin ötesinde gördüğümdür,
Aslında noktanın kainata dönüşüdür.
O noktanın peşine düşüşümdür…
Şimdi İçimde Fırtınalar kopuyor heyhat!
Yusuflar kuyuya atılırken nasıl olacak bu susuşlar?
Bekleyişler?
Kayboluşlar?
Yeniden dirilişler…
Oysa kolay mıydı başlamanın yükü?
Tekrar ve tekrar
Kıyam.
Bizim payımıza düşen buydu es selam…
Sahi Ey! Teslimiyet senin adın neydi?
Varla yok arasındayken şimdi, cevabı yok sorulardayız,
Bunun neticesiyle; işte bir deli akıl çırpınıyor ind-i sanide
Uçsuz bucaksız gök yüzünün altında
Fakat; her defasında
Kanatlarını dört duvara vura vura ,
Yara bere içinde,
Hiç uslanmicak olan bir zihinle,
Kulağımda küpe olan anneannemin öğüdüyle…
İşte Tüm bunlar olurken
Bir yerler de hala uğur böceğimin fısıltısı…
Sahi uğur böcekleri ninni söyler mi?…
(Bin defa da kalbi kırılsa, bin kere de miraçtan düşse yine de usanmadan o kapıyı çalan çocukluğumun gizli kahramanı anneanneme ithafımdır)
BÜŞRA TOPCU
ANKARA/KASIM/2014