ESKİ PARANTEZ

 Ağlarken bir insan ne kadar da masumdu, çaresizliği, acizliği ve kabullenmişliği, razı olmuşluğu belirirdi gözyaşlarında. İnsan ağlarken daha bir insan olurdu. Sanki dünyaya ruhundan bir şeyler bırakırdı hüznünü yaşarken. Hele ağlamadan sonraki ilk tebessüm yok mu? Gönlümdeki sevgiye kucaklattırırdı kainatı. Kalbimin özündeki o çekirdek, o çekirdeğin çekirdeği yeltenirdi yeşermeye, coşardı merhametle ve düşerdi nemli toprağa. Köklenirdi yavaş yavaş, sessizce. Kimseye belli etmezdi fidan olduğunu, büyüdüğünü, ağaç olup gölgesine aldığını çiçeklerini. Öyle saklardı ki yıllar sonra dile gelen meyvelerin minik bir gözyaşıyla başladığını kimse bilmezdi. Yaradan’ın rahmetini hissederdi herkes iliklerine kadar lakin acizliğinden ötürü insan sebep perdesini görmezden gelemezdi. Geçmişin bulutları dağıldığında, gözlüğünden değil de gökyüzünden bakarsa fark ederdi içindeki ayetleri. Fark eder ve ruhunu katarak diline koskoca bir “Elhamdülillah” derdi.

Ağlarken insan ne de güzel gülerdi.

                       

Alaca kabuk kırılmış aylar önce

Sel götürmüş kavakları gün bitince

Masum kirpiklerini duymuş ipince

Açmasıymış çiçeğin güneş sönünce

Elif Özdemir Şubat/2015 Ankara