Aydınlık bir sokak, kömür gibi kaldırımlar. Boğuk sesli sarhoşlar.
Çat, pat yasal mermileriyle aynasızlar
Gittikçe daralan bir çemberin ortasındayım. Merhametsizlik ilerliyor tüm damarlarıma
Karanlık… Sıkıştırıyor bir köşede tüm insani duygularımı. Prangaların paslı ve ruhsuz köşeleri geliyor aklıma.
Düzensiz nefeslerime bir serseri bıçağı eşlik ediyor… Kafası düşüncelerim kadar bozuk delikanlı.
Meğer yaftam asılı boynumda. Hüküm giydirilmiş bir idamlık… Suçu sokağa çıkmak, süslü iğneleri atıp, yırtık çoraba sığınmak.
Unutulmak, terkedilmek belki de bir kuyuya atılmak, sokağın büyüttüğü çocuk gibi duvarlara sarılmak.
Öyle taşımıyor ki ayaklarım beni… Yıllardır boşluğa resim çiziyorum sanki. Çığlıklara şahitlik etmiş sokak lambaları, siyah. Düzenli Arnavut taşlarının örtüsü… İzmaritler ve postacının düşürdüğü küçük kızın öyküsü.
Yavuz Selim ÇELEBİ Aralık/2015 ANKARA