UYUMLULAR VE UYUMLU UYUMSUZLAR

UYUMLULAR VE UYUMLU UYUMSUZLAR

Arkadaş kimdir? Her zaman sana destek olan? Omzunda ağlayabildiğin? Bol bol eğlendiğin? Belki de seni koruyan? Bunu okuyan kişi, sen, eminim ki bunlardan birinin ya da burada olmayan özelliklerden herhangi birinin daha önemli olduğunu düşünüyorsun. Seçimini o yönde yapıyor, beklentini o yönde tutuyor, arkadaş ilişkilerinde ve onlara yaklaşımında o konuda daha hassas davranıyorsundur. Yine eminim ki aynı yazıyı okuyan arkadaşların daha farklı düşünüyorlardır. Düşünür yani, koyun değiliz ki sürü psikolojisine bürünelim, insanız ve farklı açılardan bakarız. Madem herkesin arkadaşlığa bakışı farklı, o zaman gelelim ömrümü yiyip bitiren soruya: O zaman ‘arkadaşlarımızla’ nasıl arkadaş kalabiliyoruz?

Bir kitabında “Karşındakine benzemek değildir uyum. Kendini kaybetmeden karşındaki olmaktır.” diyor Kahraman Tazeoğlu. İlk okuduğumda hiçbir şey anlayamadığım ancak zamanla biten arkadaşlıkları, kırılan kalplerin karşısındakine olan öfkeli feryadını, naif bir kalemin satır satır yazdığı onca yaşanmışlığın nankör bir silgiyle tek hamlede silinip hiçe sayılmasıyla ayrılan yolları gördükçe en iyi öğretmenin kafama vura vura anlattığı yegane cümledir. Zaman, en tecrübeli ve bir o kadar da acımazsız tek öğretmendir. Kayıt yaptırmazsın ders için, o zaten sıran gelince sana gereken dersleri daha senin ‘ne oluyor’ demene kalmadan veriverir de buna sonradan tecrübe dersin.

Bu sıradan gözüken 8 basit kelime edebiyatın önünde tekrar şapka çıkarmama neden olacak şekilde bütün insan ilişkilerini özetliyor aslında. Uyum diyor, kendini kaybetmeden karşındaki olmaktır. Kendimizi kaybetmeden nasıl karşımızdaki olabiliriz ki? Ya da daha önemlisi,uyum niye bu kadar önemli ki? İlk okuduğumda zihnimin pervanesinde bu cümleler dönüyordu. Sonra pervane durdu ve yüzlerce cevap zihnimin sisini yararak açığa çıktı.

Uyum Galatasaraylı arkadaşın gol sevincine Fenerbahçeli arkadaşını etiketleyerek paylaşım yapmasıydı; uyum Doritos sevenin Ruffles seven için ikili kampanya paketi almasıydı; uyum hiç izlemediğin dizinin arkadaşın seviyor diye bütün ayrıntılarına hakim olmaktı;uyum okul çıkışında birinin sağdan diğerinin soldan gitmesine karşın aynı anda aynı espiriyi yapabilmeleri kadar zıt bir o kadar da aynı olabilmekti.

Eğer yapbozun iki parçası kadar farklı ancak aynı resme aitsen, ayrıyken hiçbir şey ifade etmeyip bir araya gelince o resmi tamamlayabiliyorsan, onun boşluğunu tüm zıtlıklarına karşın doldurabiliyorsan evet, siz mükemmel bir şeyi yakalamışsınız, değerini bil ve o nankör silgiyi at çöpe gitsin. Çünkü kendini kaybetmeden başkası olabilen en güzel şey yapbozun parçalarıdır. Yalnız onlar karşısındaki de olmazlar, onlar sadece “onlar”dır. Beraberken anlamlı, beraberken güzellerdir.

Bir de hepimizin illa ki tecrübe edeceği ‘uyumlu uyumsuzluklarımız’ var. Bu grup arkadaşlıklarının daha ilk yarısına varamadan uzatmalara geçenler için biçilmiş kaftan. Hepimiz yaşarız. Hani seversin arkadaşını,gerçekten çok seviyorsundur onu ama hani bir türlü ortak paydada buluşamazsınız ya; o siyah diye diretir sen onu kırmamak adına sevdiğin beyazı boyarsın ya siyaha… Onun gibi. Halbuki hiç de düşünmüyoruz: Bir damla su yeter senin beyazının üzerindeki siyah boyanın akıp gerçeği tüm çıplaklığıyla göstermesine. İşte sevgili okuyucum, ne kadar onu kaybetmemek adına kendimizi boyasak da ilk yağmurda tüm maskeler düşüyor.Hele yağmur şiddetliyse beraberinde getirdiği sert rüzgar seni bir tarafa,onu bir tarafa hiç buluşmamak üzere savuruveriyor.

Arkadaş kimdir diye sormuştum. Hepimiz için başkaydı cevabı. Yalnız tek bir şey değişmez asla, hayata nasıl bakarsan bak,cevabın ne olursa olsun doğa kanunu gibidir ‘uyum’. Belki aklınızın bir köşesinde kalmıştır,sevgi neresinde bu işin diye. Zaten sevgi olmadan arkadaşlık olmaz,sevgi olmadan insan olmaz ki… Çünkü en çok sevmek yakışıyor insana,en çok sevilmek taçlandırıyor kalpleri,uyum ise sevginin kullanım kılavuzu gibi…

Kısacası iki kap alıyoruz,içlerini sevgiyle doldurup bol bol uyumla karıştırıyoruz,süslemek içinse evinizdeki her türlü tatlı malzemeyi kullanabilirsiniz.

Şef hatırlatması: Tatlımızın son tüketim tarihi sonsuza kadardır, herhangi bir koruyucuya(uyumlu uyumsuzluklara)gerek yoktur.

Afiyet olsun…

Ayşenur Ateş  Eylül/2016     ANKARA