Gecekondu Sahibesi

  Gecekondu Sahibesi

Geceye tesadüf etmiş bir hayal, kara bulutların gerdanına çekilmiş ince kül yıldızlar. Bir siyah tül, ilahi bir el nakşetmiş geceye.

Sisli bit zehir aksetmiş çamurlu, gölgeli sokaklara. Dimağında hülyalar raks ediyor. Küçük ellerini mecruh bir adama uzatır gibi –pek tedirgin ve arafta- evinin buhranlı, çıra kokan rakid havasına uzatıyor.

Murdar çalgısını tutup çatallanmış sesiyle silik bir türkü söylüyor. Müzeyyen nameler… Çocukluğunun verdiği efkar ve sevincin yekpare vuslatı.

Bir ayağını divandan aşağı uzatıp diğer ayağıyla zemine durdu. Ayacıkları onu sobanın olduğu köşeye götürdü. Sabahtan yanacak odunu taşımıştı. Kıymık yaralarının izler oluşturduğu elleriyle, kaynar tencereyi ıslak bezle kavrayıp yere indirdi.

Çocuğun yüzüne bir bahtiyarlık aksetti. Tütün kolanyasını alıp, göğsünde ovuşturdu. Koku başını döndürmüş olacak, anasının yattığı odanın karanlığında lemalar tutuştu sanki. İplikli, sararmış bezini yastığına örtüp. Gözlerini ağır ağır kapadı, sobanın boğucu havası yavaş yavaş gövdesini ısırmaya başladığında, çoktan uykuya dalmıştı.

Sabah anasının nefesleriyle uyandı. Kapının kenarında tahta tekerlek gıcırtıları kız kardeşini uyandıracak diye korktu. Fakat bir seher uykusu… yavaş, kanını uzuvlarından ince ince çeken bir zehir gibi gözlerine hücum etti. Yeniden uykuya daldı.

Anasının yumrulanmış sarsıntılarıyla gözlerini açtı.

-Kalk! Kömürlükten çıkar arabayı, bir zift döküver.

Merdivenlerden inip, arka bahçeye geçti, gömleğindeki söküklere bakıp, birkaç tanesini ağzıyla koparmaya çalıştı, ucuz ceketinin astarını da yırttı.

Kürekle avuç avuç kömür attı arabaya. Semayı izledi bir süre zaptolunmuş gözleri buğulanmıştı. Kararmış elleriyle yüzünü sevdi.

-‘’Bulutlar kapıyor, daha hızlı davran küreğe’’ dedi anası.

Gülüşmeler ile irkildi, sokağın başına baktı. Bir müneccim kadın etrafında iki, üç çocuk.

Siyah kumaş üzerine gül desenli eteği, saçlarının arasında kahverengi, yeşil boncuklar sarkıyor. Gözlerine siyah bir peçe germiş sanki… simsiyah.

Gözleri, kadınınkilerle tesadüf ediyor. Müneccim kadın hoyrat bir hareketle çocukları geride bırakıp, bizim çocuğa yaklaşıyor.

-Aç avcunu küçük! Diyor.

Çocuk itiraz etmeye niyetlenecek, müneccim kadın, bir şeftali ve iki mor üzüm dalı koyuyor avcuna.

Kesik diliye, birkaç sessiz harf söyleyip hengamesine geri dönüyor.

Yeniden gecekondu sükutu…

Yavuz Selim ÇELEBİ Eylül/2017 ANKARA