YEŞİL SAKSIDA TEFEKKÜR (Hikaye)

YEŞİL SAKSIDA TEFEKKÜR

– Şimdi çocuklar, işte bu elimdeki yeşil kutu aslında bir saksı, ama çiçeğim olmadığı için içine kalemlerimi doldurdum ben de. Hadi bakalım, bu kalemle dolu saksıdan neler çıkaracaksınız?

Önde oturan ve elalara bürünmüş renkli kız sakin bir sesle ilk yorumu yaptı:

– Bence saksı Dünya’ya, kalemler de insanlara benziyor hocam. Hepsi farklı farklı ve tek bir yerde yaşıyorlar, birbirlerinden bağımsızmış gibi görünseler de bir bütünü oluşturuyorlar.

Hocanın gözleri aferin’in gururlu ışıltısıyla parladı. Esmer olup dikkatle saksıya bakmakta olan diğer kız gözlerini saksıdan ayırmadan sözüne başladı:

– Bence saksı akla, kalemler de fikirlere benziyor hocam. Saksı ne kadar büyürse büyüsün, tabanı hep aynı kalır, sadece kenarları yani o gittikçe genişleyen kısmı daha da genişlemiş olur ki bu da insanın aklının gelişmesine delalet eder. Kalemlerse Allah’ın insana bahşettiği ilimlerdir, taban hep aynı kaldıkça akıl ne kadar gelişirse gelişsin verilmiş kalemden daha fazlası sığamaz. İnsan aklı hiçbir zaman tek başına Yaratıcı’yı bütünüyle kavrayamaz.

Bir diğeri, gözlüklü olup aralarındaki en neşelisi heyecanla fikrini belirtti:

– Ben hayvanlar alemine benzettim. Mesela o kalın fosforlu kalem aslansa, diğer ince kurşun kalem ceylandır. Biri diğerine hep yem olur.

Kızlar gülüştüler.

İlk konuşan elalara bürülü kız neşesinin zirvesinde:

– O zaman saksı insandır hocam, kalemlerse organları. Kalemler olmadan saksı boştur ve anlamsızdır, kalemlerdir onu konuşmaya değer yapan, yaşatan.

Hoca hayretle kaşlarını kaldırdı. bakalım nereye varacaktı bu tefekkürün sonu.

Esmer tenli kız zihninin tik takları arasında düşünceli bir sesle konuştu:

– Asıl saksı gönüldür hocam, kalemlerse duygular. Mesela o fosforlu turuncu kalem kibirdir.Her zaman parlamak, en gözde olmak, büyümek ister. Bir yazıyı onunla çizdiğinizde diğer kelimeler neredeyse görünmez kılınır onun yanında. Ama bakın, o daracık tabanda ne çok yer kaplıyor. Şu ince ve renkli kalemlerse güzel huylardır, sevgilerdir. Çok az yer kaplar, diğerlerine bol yer bırakır, kanaatkardır. Ve onlarla yazılan her kelime kendinden renkli, güzel ve özeldir. İşte o fosforlu kalem olmasa orada, o ince renkli kalemlerden daha çok koyulabilir saksıya. İşte kibir tüm sevgileri böyle sıkıştırır, azaltır, gönlü daraltır.

Ne çok fikir asılıyordu sınıfın boş panolarına. Tüm zihinler o önemsiz saksı ve kalemlerde nice değerler, sevgiler, ibretler ve en önemlisi, Allah’ı, her şeyin sahibi ve her şeye akledenler için anlam vermiş olanı arıyordu.

Gözlüklü olan kendi mizacına uygun fikirler öne sürüyordu durmadan. Aslında hepsi öyleydi ya..

– Kalemler bana ırkçılığı hatırlatıyor. Hepsi farklı renkte olsa da sonuçta hepsi kalem, hepsi aynı saksıda aynı amaca hizmet ediyor. Bir diğerinin ötekine üstünlüğü yok.

Hoca kalemlerin arasından bir makası çıkardı. Şöyle dedi:

– Peki bu makas, o ne ifade ediyor sizce?

İlk konuşan kız yine ilk konuştu:

– Bence beyin hocam. O parmak sokulan yerleri beynin iki lobuna benziyor, kesen ucuysa insanın vücuduna.

Hoca makası elinde evirip çevirdikten sonra,

– Dile benzemiyor mu? dedi. İnsanın dili gibi kesici, zarar verici-

Hocasının sözü bitirmesine izin vermeden esmer kız atladı:

– Tabii ya! Dile benziyor. Eğer kutuya o parmak sokulan yerleri tabana gelecek şekilde koyarsanız keskin kısmı yukarı bakmış olur, yani dil acılaşır ve muhatabını acıtır. Hem de geniş kısmı tabanda olduğundan başta da dediğim gibi, diğer kalemlere yani duygulara yer bırakmaz. Ama eğer ki keskin kısmı tabana bakarsa, eğer ki korursak insanları dilimizin zehrinden ve keskinliğinden, yer açılacağı için daha fazla sevgi alır kalbimiz, insanlar dolarlar gönlümüze.

Ya da, diye söze başladı bir başkası:

– Senin dediğin gibi mesela o fosforlu kalemin çizdiği satırları, yani kibri kesmemize yarar. Kalemlerimizin yazdığı tüm hataları kesip atmamıza yarar, ruhumuzu ve gönlümüzü temizler, arındırır.

Sonra zil çaldı. İyi ki de çaldı. Biraz daha vakit olsaydı, insan ruhunun tüm gizemleri şu birkaç çocuğun gözleri önüne çırılçıplak serilebilirdi.

Öğrenciler sınıftan çıktılar.

Ne var ki, yeşil saksı ve kalemler, kendine bakıp sırlarını görecek başka gönüller beklemeye kaldıkları yerden devam edecekler…

Ayşenur ATEŞ    Mart/2018 ANKARA