HABERSİZ TOHUMLAR

Bu dünyada zerre kadar bile hiçbir şey değersiz değildir. Yaşadıkça işler iliklerimize. Şahit oldukça, amil olmaya başlarız.

Fark etmeyiz, bir yerden güzel bir söz dokunmuştur kulağımıza, zaman geçer vakti geldiğinde o söz hatırlatır bize kendini. Uygun yer, uygun olayda açığa çıkarır kendini yeniden. Biz de hatırladıkça tefekkür eder, yeni şeyler öğrenir, bir şeyler yapmaya çabalarız onun için. Boş bırakmayıp ara ara döndüğümüzde böyle güzel şeylere, farkında olmadan atılmış bir tohum gibi vakti geldiğinde yeşertecektir bahçemizi. Bu tohum güzel bir söz olabilir, duyduğumuz yahut gönlü mahzun bir insanın tebessümüne vesile olduğumuz. Küçük bir iyilik olabilir, unutulmuş; lakin tabiatımız gereği işleriz iyilikleri, iyilik olsun diye zorlamadan, olmamız gereken yere kendiliğimizden gidiveririz. İyilik yapılan yerlere kendiliğinden gidiverir insanoğlu, çünkü kendine ait bir şeyler vardır orada, fark eder ister istemez eğer fıtratından kopmamışsa.

Bu farkında olmadan atılmış tohum, alınmış sağlam niyetlerimiz de olabilir. Belki herkesin yaptığı bir iştir önünüzdeki; lakin neyi, kimin için, hangi amaçla yaptığınıza sağlam bir inançla ve tüm safiyetinizle inanırsanız hayal edemeyeceğiniz güzellikler açılacaktır ömrünüze. Çaba ve sabır isteyen bir iştir, küçümsememek gerekir hiçbir yaşantıyı. En ufak gözüken gafletlerden bile kaçınmak gerekir. Unutacak gibi olduğumuz anlarda geri dönüp tekrar hatırlatmalıyızdır kendimize asıl niyetimizin ne olduğunu. Hiçbir zaman mükemmel olmayacağını bilmemize rağmen her gün daha halis işler elde etmeye çalışırız. Daha pak bir kalp için uğraşmak gibi… Hiç bitmeyen, her an yüce bir hedefe daha yakın olacağımız bir uğraş… O yüzden insan, hakikatini bulduğunda, hiç bıkmadan koşacağı hedefi fark eder. Fıtratına yazılmış sözleri keşfetmek için dolaşır ilimlerde, alemlerde, amellerde. Bu yolda çabalarken tabiatı gereği, kimileri tarafından küçümsenebilen, ufak iyilikler zuhur eder ellerinden. Ufak sözler, ufak halis niyetler edinir, toplar heybesine. Her gün çaba halinde olmasının meyvesidir bunlar. Tohumlar toplar, saçar bahçesine.

Hakikatini bulan insan, tohumları saçıp da bırakmaz öylece. Kurak topraktan mahsul beklenmez ne de olsa. Toprağını sular en temiz su ile. Su ki ilk toprağa atıldığı günden beri besler tohumu. Su ki tüm canlılığın kaynağı. İnsanın da asıl kaynağından beslenmeye her daim devam etmesi gerektiği gibi…

Toprak, tohumun büyümesi için elverişli olmalıdır. Zararlı otlardan, gereksiz taşlardan, hastalıklı bitkilerden temizlenmelidir. Bir insanın kendinde bir şeyler inşa etmek istediğinde kalbinde yapacağı işlerdir bunlar.

Evet, yeşertilecek bir bahçede yapılacak çok iş vardır. İnsan ki eğer fıtratını bulmuşsa, bu işler kendiliğinden onun varlığından zuhur eder. Zaten insanın “İşte tam da olmam gereken yerde, yapmam gereken işteyim” diyeceği amellerdir bunlar. Kalbini, amelini, ömrünü, niyetini paklamaktır.

Velhasıl tohumlar atıldı, bahçe güzelleştirildi, meyve gelecek. Lakin görüldü ki gerçek meyvenin nasip olduğu insanlar, meyve beklentisi içinde olmayanlarmış. Onlar fıtratının ırmağında akar, en yüce hedef için yoldalarmış. Ne hedefe varmak gibi bir endişeleri varmış, ne de takılır düşer miyim korkuları… Onlar hak olduğuna inandıkları işleri yapar ve dosdoğru olmaya çalışırlarmış. Sürekli düzeltilmeye muhtaçtır yollar bu dünyada. Onlar yollarını, dosdoğru yol istikametine koyma çabasına aşk ile yönelirlermiş.

Güzel insanların, çabalarken farkında olmadan attıkları tohumları vardır. Bu dünyadan, daha güzel bir bahçe ile göçme çabaları vardır. Vakitleri geldiğinde, belki de düşecekleri bir anda, Rableri onlara güllerinin kokusunu duyuracaktır. Güzel insanlar, hakkında şüphe olmayan söze uyarak çabalamaya yeniden güç bulacaktır böylece, dillerinde mütebessim bir Elhamdülillah ile…

Elif ÖZDEMİR   Nisan/2018 İstanbul/Üsküdar