Hadi git. Uzun bir yol var önünde. Yemyeşil ağaçların, sonbahara yenik düştüğü bir yol. Düz yolların hepsine inat dağlarla kıvrımlı bir yol. Güneş ışığının sislerle perdelendiği bir yol.
Bıraktıklarına veda etmek mi istersin, yenilere merhaba mı ?
Benliğini rahatsız eden duygu da ne? Özlem mi ? Yenilgi mi ? Neye yenildin peki ? Dağlarla kıvrımlı yollara mı? Yoksa zihnine kazıdığın simalara bakarken hissettiğin özlem duygusuna mı ?
Gerçek miydi? Gerçekten var mıydı ? Mesafelerin zihnini bulandırdığı gerçeğini mi inkar edeceksin. Zihnine kazıdığın o simaların ise silinme vakti.
Karanlık sokağın ıssız bir köşesinde , soğuktan donmak üzere ve aç bir şekilde bekleyen umut, seni bu çıkmazdan kurtarabilir.
Sen giderken sonbahara yenik düşen ağaçlar, ilkbaharla beraber bayramlıklarını giyebilir. Eskiden sislerle perdelenen sımsıcak güneş , teninin üzerinde kendini hissettirebilir. Umut seni hayata bağlayabilir, canlı tutabilir.
Üzüntünün nöbetini sevinçle değişme vakti. Heyecanla ayrılık yoluna bakıyorsun . Ama bu sefer kavuşma ümidiyle.
Çünkü asla unutma ki ayrılık yolları, aslında kavuşma yollarıdır.
Edibe Sena ELMAS Kasım/2014/Ankara