Diri olan her şey sudan yaratılmış, Allah öyle söylüyor bize Kur’an’da. (21,30) Yani her şey bir damla suydu zamanında. Hani şu bardağın dibinde kalan bir damla su, ihtiyacımız olan binlerce damla sudan sadece birisi.
Suyla temizleniriz ancak, çünkü sudan gelmişizdir. Özümüze, geldiğimiz yere ihtiyacımız vardır. Ne olduğumuzu, nereden geldiğimizi, köklerimizi, eskileri hatırlamamız lazım, ihtiyaçtır, kul ise her daim muhtaçtır. İnsan hep eskiyi özler, hasret hep maziyedir. Yaşadığını, bildiğini, öğrendiğini, güvendiğini ister tekrar; yolculuğu hep orayadır. Daire tamam olsun diye yolu hep unuttuğunu hatırlama, barındırdığı ruhunun özünü bulma, bir zamanlar önceki yurdundayken verdiği sözü tutmadır.
İnsan hep kendini aramaktadır. Kim olduğunu bilmek, kendini tanımak, ne sakladığını öğrenmek ister insan. Hep saklar oysa, kendinden kendini saklar. Bu sıkıntı verse de, ne kadar açsa da, elinde olmadan bir nebze gizlisi kalır. Belki acizliğini hatırlaması için. Ama arar da arar. Bu arayış Rabbine götürür kulu. Allah insana kendi ruhundan üflemiştir. Kul ise kendini özlemektedir, aslında özlediği Rabbidir.
Vücudumuzun büyük çoğunluğu su, her varlık su ister temizlenmek için, her gün su içeriz, taş gibiyse kalpler su katarız yumuşasın diye, tohum ancak suyla yeşerir, toprak suyla canlanır, su dindirir ateşimizi, suyla renklenir ışık, suyun olduğu yer güzeldir, deniz kenarları insana hep iyi gelir. Suyun tüm bu mucizeleri insana kendisini haber verdiğindendir.
Yağmur; her sicim işlerken iliklerimize, her hücremizde hissederken gökten inen damlaları, yüreğimizin ta dibine haykırır sanki duyamadıklarımızı. Kavuşamayan o iki deniz gibiyiz yağmurla. Ben yağmurum aslında, yağmurdan bir damlaydım zamanında. Şimdi bu yağmur, cömertçe veriyor bana kendimi, soramadığım cevapsız kalan sorularımı cevaplıyor, “Ben kimim?” demeden bana kendimi dokunduruyor. Rahmet yağıyor, kalbim özüne dönüyor, dairenin sonuna yaklaşıyorum. Sonu sonsuzluk olan bu yolda, yağmur beni geldiğim yerde verdiğim sözü tutmaya çağırıyor. Arayışımın anahtarını veriyor elime, açtırıyor gönlümün kilitlerini. Kendimi, Rabbimi, acizliğimi, nefsimi, haddimi, kalbimi, sevgiyi anlatıyor. Rahmet damla damla yağıyor ve ben, hatırlıyorum gözyaşımı gizlemeden.
Yağmur kalemime akmayan nice sözler fısıldadı kalbime. Islanmadım, yağmadı yağmur bu defa. Kara bulutlar birikti gökyüzünde, ben yağmuru bekledim. Yağmurun yağmaması bile bir çağrıydı benim için.
Elif ÖZDEMİR Kasım/2014/Ankara