Derin Düşüncelerden Bir Tutam Çay (Kitap Eleştirisi)

ince-belli-tek-sekerli11-doc

İnce belli tek şekerli birkaç yudum söz, çayın demlenip bardakta sunulması gibi kıvama gelmiş sözler ve o sözlerin kelime kalıplarına dökülmesi…

İnsan

Şaka

Lirik

başlıklarına ayrılmış. Belli konular altında hoş akşam sohbetleri edilmiş okurla.

Yazarın deyişiyle söz sunulduktan sonra gerisi okurun işi, binaenaleyh bize irdelemek düşer:

En temel taşlarından hayatımızın, konuşmaya alıştıklarımızdan, fark etmeden gördüklerimizden seçmiş seçmiş de söylemiş yazar. Lakin farklı bir şekilde ve kendince gördüğünü anlatmış. “Oruç asalettir.” demiş mesela kısa ve öz bırakmış bakışını. “Hayatın tadı eksikleridir.” sözüyle o anlamak için çok çabaladığımız hayatın tadına bir dokunuş yapmış. Sanki hayatının içinden geçirmiş bizi yaşadıklarını anlatmadan, yansımalarını sunarak.

Şairane yazmış birçok yerde, “Bazen herkese bir şair gerekebilir.” diye de belirtmiş şiirin hayatiliğini. Hayat yolunda hep kalpten sözlere ihtiyacımız olduğunu hatırlatmış. Şiire ve şaire, aşka ve sevgiye, ilme ve geceye, sevgiliye ve tasavvufa dair damlalar dokunur teninize okuduğunuzda.

Tavsiyem bir çırpıda okumamanızdır. Ya da bir çırpıda okuyun ama sonra tekrar ağır ağır okuyun. Zira üstünden çabuk geçilecek sözler değil çoğu, arada şaka cümleleri var minik teneffüsler veren. Her daim bildiğiniz, düşündüğünüz, içinde olduğunuz kavramlara yeni bakışlar ekleyecek ve hayata farklı kokular alarak yaklaşmanızı sağlayacak sözler. Bir sözü okuyun, mesela: “Odamızın ışığını kapatıp yıllarca bizi kör olduğumuza inandırdılar.” Sayfa 81. Şimdi düşün dur bakalım. İçine al sözü, sana katılsın , damarlarında aksın, sen olsun. Ömrüne bir ışık açsın. Arifler sohbetinde bulunmuş gibi hissedersin, okudukça kalbine dokunan bu sözleri.

Bir yudum çay, bir yudum söz… Hatta bir bardak çay, bir yudum söz… Öyle ağır ağır…

Hani hepimizin kendi içinde arayışları vardır ya, kimi sayfalarda aramanız kolaylaşır ve dahi aramanın adabından inciler sunulur size. Misalen: “Güneşin içine doğmasını istiyorsan, perdelerini ardına kadar açmalısın.” Düşüncelerinden karanlığa düşmüş, kalbin çıkmazlarında kaybolmuş bir okuyucunun aydınlığa vesile olacak bir söz. Ayrıca hakkıyla anlamak için okuyucunun üstünde düşünmesi gereken de bir söz.

Bazı sözlerde tekerrürle karşıma çıkan hitaplar gördüm. Münür ve Samira’ya seslenmiş yazar. Kimdir, nedir bilinmez bizim tarafımızdan; seslenilmiş sadece ,sayfalar sonra tekrar ,birkaç sayfa sonra tekrar… Vardır elbet bir niyeti yazarın lakin bilemem ben.

Günlük hayatta çok duyduğumuz, herkesçe bilinen bazı sözleri kendince değiştirip yazmış yazar. Hem bir farkındalık sağlamak hem alıştığımız şeyler ve yenileri hakkında bir düşündürmek istemiş. Kimi yerlerde özlü söz niteliğinde ifadelere de değinmiş. Birkaç damla sunalım sayfalardan buna misal olacak: “Sonunu düşünen aşkı tadamaz.”, “Biz gideni aratmayan gelenlerdeniz.”, “Yahudi’nin yaptığını yap, dediğini yapma.”…

“Egonu yere düşür, alem seni göğe çıkartır.” gibi öğütler de vermiş yazar. Bir dervişin sımsıkı tutacağı bir söz… Hem insanın nasıl özüne uygun yaşayacağını ve böyle yaşayan insanın yani eşref-i mahlukatın layık olduğu makama nasıl geleceğini anlatmış. Günümüz dünyasında umarsızca değer verilen ve kabartılan egonun yere düşürülmesi insan yaratılışına uygundur, zira ego kibirden başka bir şey getirmez. Ego yere düşürülünce şahsiyet ortaya çıkar, olgunlaşır ve aslını bulur. İnsanın şahsiyeti aslını bulduğunda insan, yaratılmışların en şereflisi olur. Düşündükçe insanı kemale ulaştıran böyle sözler neşredilmiş “İnce Belli Tek Şekerli”de.

Şeytani akımlara, nefsin sınırsız arzularına hitap eden akımlara kapılmadan; her an özüne, Rabbine dönmeye çabalayarak yaşayan bir kulun özümsediği müthiş bir acziyet hissi vardır. Elimizden gelen her şeyi yapsak da, dünyaları versek de değiştiremeyeceğimiz şeylere karşı hissedilir özellikle. Bu acziyet Allah’a kulun daima muhtaç olmasıdır, tüm varlığı ve her zerresiyle teslim olmak zorunda hissetmesidir. Muhteşem güzel bir duygudur bu acziyet, zira bilhassa kalbinin ve tüm varlığının Allah’ın rahmetiyle, ikramıyla kuşatıldığını hisseder kul. Hayatın üzerinde kalacak yani sonsuzluğa uzanacak lezzetini tadar.

Şimdi ben bu muhteşem acziyet duygusunu niye anlattım? Çünkü bu kitabın başından sonuna kadar sayfaların aralarına serpiştirilmiş kimi sözler var ki insanın muhteşem acziyetini tekrar tekrar hissettiriyor okura. Okur bu duyguyu biliyorsa  iyice anlıyor, idrak edip özümsüyor, yeniden şahit oluyor. Eğer ki bilmiyorsa toprağa atılıp unutulmuş tohumlar gibi, muhtaç olduğunu hissettiğinde bu sözler okura acziyeti hatırlatıyor.

Daha anlatılacak çok söz var bu kitapta. Zira insanın kendiyle olan münasebetini, Allah’a kulluğunu, sevgisini, hayatını anlatıyor. İnsanın yolundan topladığı çiçekler sunulmuş okura “İnce Belli Tek Şekerli”de. Okumalı ve muhataba almalısınız söylenenleri. Derin düşünmekten korkmayınız zira derin düşünmek çokça övülecek bir iştir Kur’an-ı Kerim’e göre, size hakikatin kapılarını açar.

Vesselam…

Elif ÖZDEMİR  Aralık/2016    İSTANBUL